Memnun olmamamız için adaletli bir şekilde değerlendirme yapmamız lazım.
Gelir kaynaklarının, toplanan yardım paralarının, yatırım kredilerinin yasal bir şekilde gasp edildiği,
Bazı yandaşların belediyenin icraatlerini kâh yağmur kanalizasyonuna kum torbası doldurarak, kâh otobüs seferleriyle ilgili mağduriyet yaratacak manipülasyonlar yaparak sabote ettiği (ki bunlar yakalananlar),
Medyanın desteğinin kesildiği ve tam tersine işi gücü bırakıp belediyeyle muhalefet ettikleri,
İlçe belediye başkanlarının bile tekere çomak soktuğu,
Geçmiş dönemlerden kalan kronik sorunların dalga geçerek sorumlusu olarak ilan edilen bir belediye yönetiminden bahsediyoruz.
Mansur Yavaş'la kıyaslama konusuna gelince... İmamoğlu, Mansur Yavaş gibi kendi başına bir 'güç' değil. Ayrıca Mansur Yavaş İmamoğlu gibi hükümetin hedefinde değil. İktidar en üstten en alta kadar direkt İmamoğlu'nu yıpratmaya çalışıyor.
İstanbul'u yönetmek Ankara'yı yönetmek gibi değil. 39 tane ilçe var. Elinizdeki kısıtlı kaynaklarla, sürekli zarar vermeye çalışanlarla ve devlet desteği olmadan, mafyatik güçler kullanmadan belediye yönetmeye çalışıyorsunuz.
Taksilerden şikayetçiyiz İstanbul'da ve bu konuda bin yıldır bir şey yapılamıyor. Belediye birazcık yetki kullanıp terbiye etmeye çalıştı, anında belediyenin elinden yetkilerini almaya çalışıyorlar. Bunu yapanlar taksi şoförünün çıkarıp cinsel organını göstermesine kadar gelen ileri giden şoförlerin taksicilik yapmasında sakınca görmeyen tipler. Yani çok detaya girmek istemiyorum ama olayların altında yatan başka şeyler var.
Belediye yanlışlıkla bir icraat, yenileme, değişiklik yapmaya kalksın anında yetkisi alınıyor, ödenekleri kesiliyor. Yani bu şartlarda kimseyi savunmadan ya da eleştirmeden, yorum yaparken adaletli olmak lazım.